Ramazan ayı, Kuran-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı, insanlığın en son aydınlatıcısı olan İslam’ın tohumlarının atıldığı aydır. Bu ayda “bin aydan daha hayırlı” olarak nitelenen Kadir gecesi bulunur. Bu zaman dilimi manevi değeri çok yüksek bir aydır. Yüce Allah, kutsal kitabımız Kuran’dan şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kuran’ın indirildiği aydır.” (Bakara:2/185)
Rahmet ve Bereket Ayı
Bu ay o kadar bereketli ki, insan bu ayda geçmişindeki kirleri, lekeleri bir anda atıp savurma şansını yakalar. Bu ayı değerlendirin.
Oruç ibadeti, insanın kararlılık, azla yetinme, dayanıklılık ve sabır gibi ahlaki güzelliklere sahip olmasına, aç kaldığı anlarda yaşadığı mücadeleyle, tok zamanlarında eline geçen nimetlerin değerini bilmesine ve aynı zamanda yoksulların karnını doyurma endişesiyle yaşayanların hallerini düşünüp onlara merhamet ve şefkat duygularıyla bakmasına neden olur.
Bu özelliğiyle ramazan ayı, insanların kendi iç dünyalarını terbiye etmesi, yoksulları doyurup gözetmesi, sevap ve ödülün bir fırsat olarak yakalanması bakımından “rahmet, mağfiret, afv” ve “bereket” ayıdır… O halde ramazan ayının ilk gününü, yeni bir başlangıç olarak kabul edelim. Giderek vahşileşen, maddiyatın her şeyin önüne geçtiği, sevgi tomurcuklarının neredeyse hiç açmadığı şu günleri bir fırsat kabul edelim ve içimizde o hiç ölmeyen masum kişiliği ortaya çıkaralım. Ve hem de hiç geri göndermemecesine!...
Adetli olan ve lohusalığı devam eden kadınlar oruç tutamaz. Namaz kılamazlar. Adetten temizlenen hanımlar oruca başlar, tutamadıkları gün sayısınca sonradan kaza yaparlar. Bu konuda Hz. Peygamber’den nakledilen hadisler vardır. Mezhep imamlarının görüşü de budur.
Adetli olan kadınların, adet süresinde oruç tutacakları veya namaz kılabilecekleri tamamen uydurmadır. Kuran’dan veya sünnetten hiçbir delilleri yoktur. Nasıl Oruç Tutacağız?
Esasen oruç tutmak maksadıyla sahura kalkmanın bizatihi kendisi niyet olarak görülse bile bunu dille ifade etmek daha da güzel olur.
Kişi “Niyet ettim Allah rızası için oruç tutmaya” diyerek niyet eder. Oruçlu iken yapılmayacak şeyleri bırakmanın vakti, sabah namazının vaktinin girdiği andır. Kişi o andan itibaren oruçludur ve yeme içme, karı kocanın cinsel yakınlığı gibi normal günlerde yaptığı işleri akşam ezanı okunana kadar terk eder.
Oruç tutan insan, yaptığı ibadetin etkisiyle manevi bir atmosfere girer. Orucunu heba edecek şeylerden uzak durduğu gibi, pervasızca yaptığı kötü, çirkin ve ahlak dışı davranışlara da girmemeye gayret eder. Merhamet ve sabır duyguları ön plana çıkar. Orucu tüm gereklerini yerine getirerek tutanlar için Peygamber Efendimiz, “Kim ramazan orucunun farz olduğuna inanarak ve karşılığını da yalnız Allah’tan umarak oruç tutarsa, onun bütün geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari, Savm, 7) diye müjde vermiştir.
İnsanın, orucundan umduğu manevi lezzeti alabilmesi ve günahlarının affolunması için, sadece midesine değil, tüm organlarına oruç tutturması gerekir. Yani insan, nefsinin bitmek tükenmek bilmeyen isteklerine karşı koyup öfkesini yenebilmeli ve eline, ayağına, diline, gözüne, kulağına, kalbine, düşüncesine oruç tutturabilmelidir. Diğer insanlara zarar vermekten, onları rahatsız etmekten kaçınmalı, herkesle ve özellikle kendisiyle iyi geçinmelidir.