Allah’ım!
Ey bağışlayıcıların en yücesi. Rahmetin sayesinde bizi ateşten ve ateşe yaklaştıracak her türlü kötülükten koru. Bizi iyilerle birlikte cennete koy.
Allah’ım!
Kusurlarımıza göz yum, başımızdakileri güvenilir kıl, ayak sürçmelerimizden sonra dengeye kavuşmamızı nasip eyle ve huzurunda bizi rezil eyleme, ey merhametlilerin en merhametlisi.
Amin!
Âlem-i İslâm’a rahmet su gibi
Aksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Evleriniz cennet kokusu gibi
Koksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Zindan “medrese”dir, gam yayla size
Farkı yok bin yılın bir ayla size
Melekler yukardan gıptayla size
Baksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Uygur, Kazak, Kırgız, Azerî’nizden
Gitmesin gardaşlık nazarınızdan
Zalimler, zulmünü üzerinizden
Çeksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Süleyman esir de, Simon neden hür?
Hiç durma dünyanın yüzüne tükür..
Müslümanın sesi münafıktan gür
Çıksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Serilsin gönüller döşek misali
Patlasın sevgiler fişek misali
Hakikat, durmadan, şimşek misali
Çaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Haksızlık almasın Hak’kın yerini
Aşsın boyunuzdan aşkın derini
Kimi gözyaşını, kimi terini
Döksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Kök bir, dallar ayrı ki, İslâm bir gül
Afganistan bir gül, Türkistan bir gül
Vahdet bahçesine her insan bir gül
Diksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Mağdurlar, mazlumlar ersin felaha
Vuslata varanlar varsın bir daha
İrfan tohumunu gece, sabaha
Eksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Kandır zalimlerin zulüm çiçeği
Öldürür cehalet, ölüm çiçeği
Gençler yakasına ilim çiçeği
Taksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Şehide toprağın hürmet-i aşkı
Anadan fazladır şefkat-i aşkı
Rab’bim yüreklere ülfeti, aşkı
Soksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Hazreti Resül’ün nurlu katına
Gitmek isteyenler binsin atına
Küfrün saltanatı yerin altına
Çöksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Ne makam, ne para, ne senet, ne çek…
“Kurtuluş İslâm’da” vallahi gerçek
Bu mübarek sevda bizleri tek tek
Yaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.
Abdurrahim Karakoç
Ramazan ayı, Kuran-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı, insanlığın en son aydınlatıcısı olan İslam’ın tohumlarının atıldığı aydır. Bu ayda “bin aydan daha hayırlı” olarak nitelenen Kadir gecesi bulunur. Bu zaman dilimi manevi değeri çok yüksek bir aydır. Yüce Allah, kutsal kitabımız Kuran’dan şöyle buyurmaktadır: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kuran’ın indirildiği aydır.” (Bakara:2/185)
Rahmet ve Bereket Ayı
Bu ay o kadar bereketli ki, insan bu ayda geçmişindeki kirleri, lekeleri bir anda atıp savurma şansını yakalar. Bu ayı değerlendirin.
Oruç ibadeti, insanın kararlılık, azla yetinme, dayanıklılık ve sabır gibi ahlaki güzelliklere sahip olmasına, aç kaldığı anlarda yaşadığı mücadeleyle, tok zamanlarında eline geçen nimetlerin değerini bilmesine ve aynı zamanda yoksulların karnını doyurma endişesiyle yaşayanların hallerini düşünüp onlara merhamet ve şefkat duygularıyla bakmasına neden olur.
Bu özelliğiyle ramazan ayı, insanların kendi iç dünyalarını terbiye etmesi, yoksulları doyurup gözetmesi, sevap ve ödülün bir fırsat olarak yakalanması bakımından “rahmet, mağfiret, afv” ve “bereket” ayıdır… O halde ramazan ayının ilk gününü, yeni bir başlangıç olarak kabul edelim. Giderek vahşileşen, maddiyatın her şeyin önüne geçtiği, sevgi tomurcuklarının neredeyse hiç açmadığı şu günleri bir fırsat kabul edelim ve içimizde o hiç ölmeyen masum kişiliği ortaya çıkaralım. Ve hem de hiç geri göndermemecesine!...
Adetli olan ve lohusalığı devam eden kadınlar oruç tutamaz. Namaz kılamazlar. Adetten temizlenen hanımlar oruca başlar, tutamadıkları gün sayısınca sonradan kaza yaparlar. Bu konuda Hz. Peygamber’den nakledilen hadisler vardır. Mezhep imamlarının görüşü de budur.
Adetli olan kadınların, adet süresinde oruç tutacakları veya namaz kılabilecekleri tamamen uydurmadır. Kuran’dan veya sünnetten hiçbir delilleri yoktur. Nasıl Oruç Tutacağız?
Esasen oruç tutmak maksadıyla sahura kalkmanın bizatihi kendisi niyet olarak görülse bile bunu dille ifade etmek daha da güzel olur.
Kişi “Niyet ettim Allah rızası için oruç tutmaya” diyerek niyet eder. Oruçlu iken yapılmayacak şeyleri bırakmanın vakti, sabah namazının vaktinin girdiği andır. Kişi o andan itibaren oruçludur ve yeme içme, karı kocanın cinsel yakınlığı gibi normal günlerde yaptığı işleri akşam ezanı okunana kadar terk eder.
Oruç tutan insan, yaptığı ibadetin etkisiyle manevi bir atmosfere girer. Orucunu heba edecek şeylerden uzak durduğu gibi, pervasızca yaptığı kötü, çirkin ve ahlak dışı davranışlara da girmemeye gayret eder. Merhamet ve sabır duyguları ön plana çıkar. Orucu tüm gereklerini yerine getirerek tutanlar için Peygamber Efendimiz, “Kim ramazan orucunun farz olduğuna inanarak ve karşılığını da yalnız Allah’tan umarak oruç tutarsa, onun bütün geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari, Savm, 7) diye müjde vermiştir.
İnsanın, orucundan umduğu manevi lezzeti alabilmesi ve günahlarının affolunması için, sadece midesine değil, tüm organlarına oruç tutturması gerekir. Yani insan, nefsinin bitmek tükenmek bilmeyen isteklerine karşı koyup öfkesini yenebilmeli ve eline, ayağına, diline, gözüne, kulağına, kalbine, düşüncesine oruç tutturabilmelidir. Diğer insanlara zarar vermekten, onları rahatsız etmekten kaçınmalı, herkesle ve özellikle kendisiyle iyi geçinmelidir.
La ilahe illallah diyenler Muhammedun Resûlullah da demeli. Artık bugün eşya ve hâdiseleri didik didik eden pek çok kimse mutlak hakikat olan Allaha ulaşma yolunda, buna karşılık pozitivizm ve rasyonalizmin getirmiş olduğu inkâr-ı ulûhiyet anlayışı da yavaş yavaş yıkılıyor. Batı âlemindeki ferdi hâdiselerle başlayan, yani James Jean, Eddington, Einstein gibi kimselerin dine yönelişi, şimdilerde kitlevî hüviyet kazanmak üzere.. Fakat ben ne kadar arzu ederdim, La ilahe illallah diyen bu insanlar, Muhammedun Resûlullah desin ve tam kurtuluşa ersin! Meselâ, Jean deli gibi âşık bir insan. Ama Muhammedî vapura binememiş. Eddington, astro-fizikçi. James Jean Pakistanlı bir dostundan Allahtan hakkıyla korkan âlim kullardır. ayetini duyunca Bu başka değil, bu bir Allah kelâmı… itirafında bulunur; bulunur ama bu Hz. Peygamberi de ikrar anlamına gelir mi? Bunu bilemeyeceğim; ama Einstein bu kâinâtı, içinde işleyen müthiş nizam ve ahengi görüp de Allahı kabul etmemeyi aptallık sayar. Fakat o da Hz. Muhammed (sas)in kaptanlığını yaptığı gemiye binemeyenlerden biri. (Fasıldan Fasıla, 2/255-56).
Her şey asıl üzerine kurulur
İslâm dininde, inanç ve amel adına mükelleflere teklif edilen hususlar usûl ve fürû diye iki ayrı bölümde mütalâa edilir. Bunlardan hayatî ehemmiyet arz eden esaslar, usûl kategorisine giren hususlardır. Diğerleri bu usûl üzerine bina edilir. Buna göre Lâ ilâhe illallah; Muhammedün Resûlullah başta olmak üzere, sair iman esasları akidede usûldür. İman esasları, muhakkikîn yaklaşımı ile dört asla irca edilebilir ki, bunlar; Allaha, âhirete, peygamberlere iman; bir de ubudiyet veya adalettir. Namaz, oruç, hac, zekât veya diğer ibadetler, bu asıllar üzerine bina edilen ve asla göre fürûât sayılan amellerdir. Ancak fürûât demek, olmasa da olur gibi bir mefhumu akla getirmemelidir. Bunların fürûât olması, asıl ile olan münasebet ve mukayeseleri neticesi ve tamamen yukarıdaki taksim ve tasnif itibarıyladır. Yoksa ibadetsiz imanın tam olmayacağı izahtan varestedir. (Prizma, 2/162)
Tek dileğimiz şefaat-i Resûle nail olabilmek
Günah ve hataların ötesinde Cenâbı Hakkın rahmeti var, O dilerse çok küçük şeylerden dolayı da affeder. Hem Üstadın, hem İmam Gazalînin ve hem de Muhasibînin dediği gibi hayattayken insan korkuyla tir tir titremeli; ama çaresiz kaldığı ölüm anında ümide ve recaya sarılmalı ve Ya Rab, benim hiç sermayem yok; sadece Lâ ilâhe illallah, Muhammedun Rasûlullahla Sana geliyorum. demeli. Sekerât-ı mevtte recaya sığınmalı ve Artık elimden bir şey gelmez; fakat Senin rahmetin melceimdir (sığınılacak yerdir), rahmeten lilâlemîn olan Habîbin de şefaatçim. duygusunda olmalı. Ne var ki, o zorlu dakikalarda bu hali yakalayabilmek her şeyi yerli yerine koymaya ve temiz olup temiz kalmaya bağlıdır. (Kırık Testi, s.111)
Muhammedün Resûlullah, önemli ve hayâtî bir gerçektir
Hz. İsanın (as) materyalist bir topluma uyguladığı ıslah hareketiyle kendisinden sonra gelecek olan ve müjdesini de bizzat kendisinin verdiği İnsanlığın İftihar Tablosuna giden yolları da açmıştır. Ancak daha sonraki müntesipleri, Yahudi ifratına karşı tefrite düşerek, bütün bütün fiziği de maddeyi de inkar etmişlerdi. Fetih Suresinin en sonunda yer alan uzunca âyet, bu mevzuya ışık tutmaktadır. Ayet, Muhammedün Rasulullah diye başlamaktadır. Ayetin başındaki bu ifade ile Efendimizin (sas) risaleti vurgulanmış ve değişik yerlerde geniş olarak bu hakikat ifade edildiği için de, icmâlen geçilmiştir. Bu ayette, daha ziyade Kuran, Efendimizin (sas) etrafındaki insanlara dikkat çekmekte ve değişik evsaf ve kategoriler halinde, birbirinden farklı maddeye ve manaya bakan yanları ile onları nazara vermektedir. (Prizma, 3/120-21)
M.Fethullah Gülen